Sayfalar

14 Kasım 2017 Salı

ANLAR


ANLAR 
Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
İkincisinde, daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
Çok az şeyi
Ciddiyetle yapardım.
Temizlik sorun bile olmazdı asla.
Daha çok riske girerdim.
Seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doğuşu izler,
Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim bir çok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
Farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten.
Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın.
Hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan,
Gitmeyen insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım.
Eğer yeniden başlayabilseydim,
İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
Ama işte 85'indeyim ve biliyorum...
ÖLÜYORUM..

Yazar: Leyla Navaro

21 Mart 2017 Salı

Tırtıl

Son terkedeşlerimden biriydi...Masum çırpınışları, emekleyerek gittiğimiz bu yolda çan sesinin dinmesine yakın olan sesten, titreklikten öteye gitmiyordu. Bir senfoni orkestrası gibi irili ufaklı dizilmiş karınca sürüleri... Beraber olmalarına rağmen bir o kadarda birbirine uzak iki gezegen gibi hoyrat, bin yüz yirmi dört katlı rezidansta birbirini tanımayan iki daire gibi olan ama yolundan sapmayan tırtıllar; iğrenç bağırma ve heyezanları,birbirini kovalayan yakarışlarıyla yolun tükenmesini beklediler.Taaaaki zincirdenden bir halka eksilip yeni bir halka eklenene kadar....Ve sonunda bende eksildim.

Bugun soz bir kez daha  İstanbul trafiğini terkettim.


10 Ocak 2017 Salı

Kar aşağıdan yukarıya yağıyordu yer çekimine inat. İnsanların düşerken onun yükselmesi, İsçivreli  bilim adamları tarafından yeryüzünde yer çekimini varlıkların  saflık derecesinin belirlediği şeklinde yorumlandı.Evet yanlış duymadınız! Doğruluk terazisi adı verdikleri cihaz ile varlıkların bir kısmının neden feza da dolaştığı bir kısmının ise üzerine basılan sakız gibi nasıl yere yapıştığı böylece anlaşılıyordu....



Kimi insanlar o kadar kirliydilerki yeryüzünün bir parçası olduğu söylemek büyük bir yalan olmazdı, kimileriyse bulutlarda o güneş senin bu yıldız benim diyerek zevkle sefa çekiyorlardı... Ama en güzeli de toprağa temas edenlerin ne yaparsalar yapsınlar fezaya doğru çıkamamasıydı; fezadakilerin bir yanı  bir lambanın içindeki elektrik telinin titrekliğinde  bundan acı çeksede günün birinde onlarından da çabalayarak,emek vererek yanlarına gelme hayali içlerini ısıtmaya yetiyordu.Yerdeki kitle kendini eğitttikçe öğrendiler, öğrendikçe aydınlandılar,aydınlandıkça yükseldiler ; yer çekiminin omuzlarında. En sonunda tek bir katman oldu insanlar... Bulutların gölgesinde güneşlenen insanlara hasretle..